top of page

Geceler Don Kişot’un, Gündüzler Sanço Panza’nındır

Gece yastığa başımızı koyduğumuz zaman Don Kişotluğumuz tutuyor; ama sabah kalkınca, hayatın gerçekleri bizi Sanço Panza olmaya çağırıyor.

Zülfü Livaneli

Mançalı hünerli beyefendi Don Kişot, (El ingenioso hidalgo don Quixote de la Mancha) belki de dünyanın en tanınmış roman kahramanı. Onu, sadece edebiyat okurları değil bütün insanlık tanıyor. Hatta tipini, atı Rozinante’yi, mızrağını, şapkasının şeklini biliyor.

Miguel de Cervantes’in bu büyük eseri, roman sanatının başlangıcı olarak kabul ediliyor ama bu kadar büyük ve insanlığa “Don Kişotluk” adı altında bir davranış biçimi hediye eden bir yaratı olmasını, bu savla açıklamak pek mümkün değil.

Nedir Don Kişot’u bu kadar ünlü ve vazgeçilmez kılan?

İyi yazılmış olması mı? İlginçliği mi? Konunun evrenselliği mi?

Belki bunların hepsi.

Üstelik, dünyanın en tanınmış roman kahramanı olan Don Kişot, tek başına tam bir insan da değil. Bana göre bir insanın yarısı. Ancak uşak Sanço Panza’yla tamamlanabilecek ve “insan” olacak bir hayal.

Belki de Don Kişot mucizesinin sırrı, “tam bir roman kahramanı” olmamasında. Don Kişot insan soyunun bir yönünü, Sanço Panza ise başka bir yönünü simgeliyor ve ancak ikisi birleştiği zaman, bize benzeyen bir insan ortaya çıkıyor.

Don Kişot, adını verdiği davranışla anıldığı gibi, hayalinin peşinden giden, dürüst, onurlu ama gerçeklikten kopuk bir figür. Cervantes’in tanımlamasıyla “Kitap okuya okuya aklını kaçırmış, çılgın bir ihtiyar.”

Çağı geçmiş soylu amaçlara sahip ve bunların peşinden ölüme gidecek kadar da cesur.

Bu özelliğiyle hepimizin içinde varolan bir özlemi simgeliyor.

Ama insan soyu bundan ibaret değil. Sanço Panza’nın ayakları yere basan ama hiç de soylu amaçlar gütmeyen, kurnaz, sinsi ve çıkarcı kişiliği olmasa Don Kişot adım atamaz.

Kimsenin inkar edemeyeceği bir insani özellik bu da.

Yani her insan teki, içinde bir Don Kişot, bir de Sanço Panza barındırıyor.

Bu iki tavırdan oluşmuş kişileriz hepimiz ve gece yastığa başımızı koyduğumuz zaman Don Kişotluğumuz tutuyor; soylu hayaller kuruyor, kahramanca davranışların peşine düşüyoruz ama sabah kalkınca, hayatın gerçekleri bizi Sanço Panza olmaya çağırıyor. Birden değişiveriyoruz. Gecenin soylu şövalye hayalleri, şafak sisi gibi dağılıp gidiyor.

Bu yüzden, “Her insan gece Don Kişot, gündüz Sanço Panza’dır” demekteyim.

Ve ikisi bir roman kahramanı ediyor. Ne var ki bu roman kahramanının özelliklerini taşımayan bir insana rastlamak olanaksız. Cervantes insan denilen canlının, temel dürtülerini bulmuş ve bunları iki kişiye dönüştürerek romanında anlatmış.

İYİ Kİ SAĞ KOLU VAR

Dünya edebiyatında bu ikili yapının başka bir örneği var mıdır bilemiyorum? “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” ya da “Karamazov Kardeşler” gibi, tek kişinin ikiye bölündüğü çok örnek var ama iki kişinin, insanın temel yapısını ortaya çıkarmak üzere bir araya gelmiş olması sadece Don Kişot’a özgü.

Cervantes’in unutulmaz ustalığı da burada. Türklere karşı savaşlara katılmış olan yazarımız bu çarpışmalardan birinde sol kolunu kaybetmiş.

İyi ki sol kolu diye düşünesi geliyor insanın. Eğer sağ kolu kesilseydi Don Kişot gibi bir “Bütün zamanlar başyapıtı”nı okumaktan mahrum kalma tehlikesi vardı.

Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page