top of page

NEDEN DON KİŞOT?

DON KİŞOT GİBİ HİSSETMEK.

 

Don Kişot olun. Tek hürmet ettiğim adamdır. Kaybedilmiş bir davanın ancak bu kadar fedakar bir kahramanı olabilir.

Cemil Meriç

İlk okul son sınıfta Köroğlu'nu okumuş, filmini de seyretmiştim. Yaşar Kemal'in İnce Memed'inden sonra da, 1976 yıllında ortaokul son sınıfta, 12 ciltlik 3 kuşak şövalyeleri anlatan Pardayan’ları bir haftada soluksuz okumuştum. Akabinde de O zamanki özet baskı Don Kişot’u da okumuş ve çok etkilenmiştim.

Yıllar sonra 1993 yılında "Nükleer Karşıtı Platform" Ankara toplantısı çağrısı davetiyesinde ve sonrası kullandığımız afişlerimizde, tişörtlerimizde simge olarak Don Kişot’u seçmiştik; rahmetli Sevgili Savaş Emek ile birlikte. Hatta Sevgili Savaş Emek, o yıllarda kendisine İspanya’da hediye edilen Don Kişot baskılı siyah tişörtünü de bana vermişti, kendisinden sonra mücadeleyi yürütmek üzere, sanki “el verme” niyetine.

2002 ve 2006 yıllarında Elektrik Mühendisleri Odası Yayını olarak hazırladığım "Neden, nükleer santrallara hayır?" dediğimizi ve “Akkuyu" mücadelemizin tarihini anlatan yukarıda fotoğrafı olan iki kitabımın da kapağı; sevgili Gülnur Özdağlar tarafından Picasso’nun meşhur Don Kişot Tablosu’ndaki yel değirmenleri yerine, nükleer santral bacası ile tasarlanmıştı.  

Son 10 yılda da "yalnız ve güzel ülkemizde", artık kendimi iyiden iyiye bir nevi; “Don Kişot” gibi hissetmeye başladım. Önce 1986 Çernobil Nükleer Santral Faciası’ndan sonra; çevre ve enerji konusunda yazan-çizen-konuşan-eylem yapan birisi olarak, 2007 sonrasında da bizzat sadece yazan-çizen-konuşan ve eylem yapan olarak değil, karşı çıktığımız ve çevreci olmayan bu nükleer-kömür-doğalgaz enerji kaynaklarına karşı, "başka türlüsünün de" olabileceği alternatiflerini de sunmaya, uygulamaya, göstermeye, hatta yapmaya çalışan ticari bir mühendislik çabasına da girdim. Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve yeşil bina-sürdürülebilir şehirler konusunda danışmanlık, mühendislik ve kısmen de uygulamalarına başladım. Hem ülkemiz hem de sektör olarak hala pek makbul ve geçerli olmayan bu konularla ilgili ısrarla; “çalışmaya, uygulama yapmaya” devam ediyorum. Maalesef 10 senedir, sürekli hep mücadeleyi, bu savaşı kaybediyorum, aslında genel olarak (gezegenimiz-ülkemiz-doğamız-gelecek nesiller) hepimiz kaybediyoruz. 10 yıldır hep kaybetmeme/mize rağmen, ısrarla ve inatla bu mücadeleye, “başka türlüsünün mümkün olacağına” dair inancımla hala devam ediyorum. En azından benim için, bu mücadelede-çabada her yenilişimden sonra, devam etmemi sağlayan yegane motivasyon-destek-ruh-inanç-sabır-enerji; kendimi “Don Kişot gibi hissetmek” duygusu-hissiyatı oldu. Bu duygu ve hissiyat aslında beni çok rahatlattı ve yola devam etmemi sağladı.

Yaşımın, sağlığımın izin verdiğince, inandığım, artık neredeyse varlık nedenim de olan ve yola çıktığım-devam ettiğim ideallerim-hedeflerim uğruna, her yenilgi de biraz daha iyi yenilmeyi öğrenip, tekrar tekrar deneyip-yine yenilip, ancak hiçbir zaman pes etmeyip, yola devam ederek ileride ben de naçizane, kendi meşrebimce; “Türk Donkişot”lardan biri olabilir miyim acaba diye düşünmeye bile başladım.      

Hem dünyamızın, hem de ülkemizin artık eskisinden (Don Kişot'un ilk birinci cildi 1605’de yayınlanmıştı, 400 yıldan fazla) daha çok Don Kişot’lara ihtiyacı var. Her yer maalesef çok fazla Sanço Panza ile dolu. En azından Dünyanın yarısı Don Kişot, yarısı da Sanço Panza olsa, daha iyi bir dünyada yaşıyor olabilirdik belki de.

Don Kişot serüvenim ve kendi özel özet hikayem böyle başladı, ancak şöyle devam etti; 2015 yılında Ankara Melankoli Sahaf’tan aldığım bir Don Kişot kitabıyla, kitap toplamaya, biriktirmeye başladım. Don Kişot kitapları toplama konusunda da; çok sevgili bilge ve mütevazi Babil Sahaf Lütfi Bey, sağolsun çok fazla yardımcı oldu. Kendisi de 2000 li yıllarda benzer bir koleksiyon yapmış, kısmen hala da devam ediyor. Artık Türkçe ve diğer dillerdeki Don Kişot kitapları dışında da; Don Kişot heykelleri, biblo, resim, plak, para, pul aksesuarları da toplamaya başladım. Ofisin bir katını; şimdiden küçük ölçüde şahsi ve özel “Don Kişot Müzesi”ne dönüştürmeye başladım. 

2017 yılı ortası gibi de, naçizane artık toplama-biriktirme aşamasını geçip, ülkemizde ne kadar olunabilirse ancak o kadarlık mütevazi bir; “Don Kişot Koleksiyonu” yapmaya, bu  koleksiyona ait ürünlerin sergilenmesi için de www.donkisotcollection.com sayfasını açmaya, sizlerle paylaşmaya karar verdim.
 

Aslında mütevazi olmayan tek uzak hülyam ve hedefim ise; yeterince mümkün ve uygun koşullar oluştuğunda, tabi ki sizlerin de büyük desteği ve katkısı-önerileri ile, varsa benim gibi başka Don Kişot toplayıcısı-koleksiyonerleri ile ülkemizde gerçek ve kapsamlı bir “Don Kişot Müzesi” kurmak-açmak. Tıpkı, ülkemizde benzer amaçla kurulmuş olan; “Küçük Prens Derneği ve Müze Girişimi” gibi… www.kucukprensmuzesi.com  

Sizlerden özel ve samimi ricam; bu koleksiyona ve ileride inşallah kurulacak olan müzeye; bende olmayan Don Kişot’larınızı bağışlayarak, hediye ederek (her biri isminizle her daim koleksiyonda yer alacak) ya da makul ücretler karşılığı satarak doğrudan katkı-destek vermeniz.

En başta her zaman yanımda olan Biricik Aileme, Sevgili Dostlarıma, Don Kişot meraklısına, ilgilisine, destekleyenlere ve tüm Don Kişot'lara, kendini Don Kişot gibi hissedenlere çok teşekkürler ve selamlar.

İyi ki varsınız, yoksa bu dünya benim için iyice çekilmez olurdu.

Yel değirmenleriyle savaşmaya, yenilmeye devam...

Arif Künar

Cep: 0 532 3941100

akunar@gmail.com

bottom of page