top of page

Don Kişot 400 yaşında!

Dördüncü kez ‘dalya’ diyen, antikahramanlarla süperkahramanların önde gideni Don Kişot, kalpleri fethetmeye devam ediyor.

ÜZGÜN görünümlü şövalye Don Kişot, bu yıl 400. yaşına basıyor. Bazı kayıtlara göre, Miguel De Cervantes’in başyapıtı sayılan ''Don Kişot''un ilk bölümü 1605 yılının Ocak ayına kadar Madrid’de bulunamasa da 1604 yılının Noel arifesigeçmiş,e kaplanmış bir zırhı’ bulunan bu açık yürekli centilmen, ‘hakkından gelinecek kötülükler ve düzeltilecek yanlışlar’ bulunan çürümüş dünyaya adım atmış oldu. Cervantes, kitabında günümüz için genç sayılan ama İspanya’nın ''Altın Çağı''nda elden ayaktan düşecek kadar ihtiyarlamış olmak anlamına gelen 50. yaşını süren, hayatta yenilgiye uğramış bir İspanyol asilzadesinin portresini çiziyor.

Kahramanımızın teni doğa koşulları yüzünden yıpranmış; zayıf bir bedeni ve ince bir yüzü var. Don Kişot’un çocukluk ve yetişkinlik dönemi hakkında ise hiçbir şey bilmiyoruz. Yalnızca çok az uyuyup çok fazla roman okumuş olmaktan dolayı beyninin ‘sulandığı’ konusunda bilgilendiriliyoruz.

Yaklaşık bin sayfa sonra Don Kişot’u (Cervantes’in kendisine verdiği diğer isimlerle Alonso Quixada ya da Quexada) ölüm yatağında görüyoruz. Kitabın 1615 yılında çıkan ikinci cildinde Don Kişot ölüyor. Alonso Fernandez de Avallaneda adlı biri, Cervantes’i yapıtını tamamlaması konusunda zorlayan unsurdu. Belki yazarın kendisi de 1616 Nisanı’ndaki ölümünün yaklaştığını hissetmişti.

Don Kişot’a saygı duruşu

Don Kişot ölmüş olabilir ama hayaleti yaşamaya devam ediyor. Ona bayılanlar ve (azınlıkta kalsalar) da onu sevmeyenler bir tür lejyon gibiler. Don Kişot’tan esinler taşıyan operalar, müzikaller, sinema uyarlamaları ve kurgu eserler ortaya çıkmaya devam ediyor. Laurence Sterne, ''Tristram Shandy''yi yazarken Don Kişot’tan esinlenmişti. Gustave Flaubert, ''Madame Bovary''de tıpkı Dostoyevski’nin ''Budala''da yaptığı gibi, ona saygı duruşunda bulundu. Isaac Bashevis Singer’ın ''Gimpel The Fool'' (Aptal Gimpel) adlı eseri, Don Kişot’tan esinlenilerek yazılan bir başka romandı. Örnekler böyle uzayıp gidiyor. Düşünce konusunda hep ileri adımlar atmayı başarmış olan Miguel Unamuno, Josa Ortega y Gasset, Salvador de Madariaga y Rojo ve Americo Castro gibi İspanyol ve Portekizli yazarlardan Samuel Johnson, Denis Diderot, Franz Kafka, Thomas Mann, Lionel Triling ve Vladimir Nabokov gibi isimler de Don Kişot’tan etkilenenler arasında.

Şizofreni çalışmalarına örnek

18. yy.’da Don Kişot’un kaçık olduğuna inanıldı. Viktorya çağında ise tıpkı sanatçılar ve peygamberler gibi, kendi rüyasına hapsolmuş romantik bir hayalperest olduğu düşünüldü. Modernistler onun iç dil arayışını takdir ettiler. Postmodernistler belli bir yere bağlı olmayan kimliğine imrendiler. Psikiyatristler Don Kişot’u şizofreni çalışmalarında örnek olarak kullanırken, komünistler onu ‘pazar güçleri’nin kurbanına dönüştürdü. Entelektüel tarihçiler ise onun portresini ‘İspanya’nın entelektüel cehalete gerileyişinin habercisi’ olarak çizdi. Tüm bunların savaş alanlarındaki zaferleriyle ve dokunaklı bir şekilde başarı hayalleriyle yaşayan eski bir asker ve vergi tahsilatçısı olan Cervantes’i bile şaşırtacağına şüphe yok. Cervantes, bin kadar komedinin dramaturjisini gerçekleştirmiş olan, zamanının ünlü dramaturgu Lope de Vega’ya gıpta ediyordu. Zamanının züppe edebi çevresi ise Cervantes’i küçük görüyordu. Kısacası toplum tarafından dışlanmıştı. O, hâlâ İspanya’nın eşi benzeri olmayan simgelerinden biri çünkü İspanyollar onunla ne yapacaklarını bir türlü bilemiyor. Vega’nın Madrid’deki evi bir müzeye dönüştürüldü. Cervantes’in onun hemen yanında bulunan evi ise defalarca el değiştirdi ve üzerine yalnızca zavallı bir levha çakılmakla yetinildi. İnsan merak ediyor: ''Don Kişot bugün yazılmış olsa yayımlanacak bir kitap olarak değer görür ve basılır mıydı? Şüpheli... Çünkü kitap, tam da editörlerin problemli bulacağı cinsten. Bir kere öykünün kendi içinde sorunları var. O kadar çok macera barındırıyor ki bir yerden sonra anlatım aksıyor. Okurun karşısına çıkan bazı karakterler, birdenbire ortadan yok oluveriyor.

''Aşk kalbin tek kurtuluşu''

Cervantes’in metninin birinci bölümü (büyük olasılıkla El ingenioso hidalgo Don Quixote de la Mancha adı altında) basım izni alınabilmesi için Kastilya Konsülü’ne gönderilmişti. Metin daha sonra Engizisyon bünyesinde görev yapan sansür yetkililerinin onayına sunuldu. Cervantes, dönemin modasına uygun olarak, kitabın girişine koymak için ünlü bir kişinin, romanının baş karakterini öven bir şiir yazması için uğraştı. Ama başarılı olamadı ve şiiri kendisi yazmak zorunda kaldı. Buna rağmen, romanının birinci bölümü basılır basılmaz büyük bir başarı elde etti. İlk 1800 kopya tamamen tükendi ve -1612 yılındaki İngilizce baskı gibi- art arda yeni baskılar yapılmaya başlandı. Romanın ikinci bölümü 1615 yılında yayımlandığında ''Don Kişot'' artık bir bestseller olmuştu. Kitabın çok eğlenceli oluşu ve ''Aşk kalbin tek kurtuluşudur,'' mesajını vermesi, okuyucuları büyülemişti.

Don Kişotvari

Antikahramanlarla süperkahramanların önde gideni Don Kişot, Orman Şövalyesi ve devler gibi hayali düşmanlarını alt edemiyor olabilir ama hâlâ kalpleri fethetmeye devam ediyor. Çünkü çok komik ve kendi evrenini yaratabilmiş bir karakter. Onunki, herkese rağmen kendi düşüncelerinden vazgeçmeyen, aynı zamanda yoksulluğun ve hayalgücünün değere dönüştürülmesi, sınıf, kader ve sınır tanımayan romantizm üzerine bir ders niteliğinde. Bazı yazarlar kendilerinden sonra gelenlere öylesine ilham vermişler ki adları sıfata dönüştürülmüş: Dantevari, Proustvari, Hemingwayvari gibi. Peki kaç edebi kahraman onlarla aynı kaderi paylaşmış? Oxford’un İngilizce sözlüğünde yer alan ‘quixotic’, ‘Quixotism’ ve ‘quixotry’ kelimelerinin tamamı ''Quixote''tan türemiş sözcükler ve ''Gerçek olamayacak hayaller peşinde koşan, Don Kişotvari'' açıklamasıyla sözlükte yer alıyorlar.

Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page