top of page

YAZAR VE OKURUN CERVANTES’ IN KALEMİNDE BULUŞMASI

Çağdaş bir metin olarak tanımlanan Don Quijote, edebi yazım tekniklerinin denenmemiş olduğu, okur olmaya aday orta sınıfın henüz net olarak tanımlanamadığı bir dönemde doğmuş ve bugün romanın ilk örneği olarak nitelendirilmektedir. Bu konu ile ilgili olarak Jale Parla, Don Kişot’tan Bugüne Roman adlı yapıtında, Cervantes’ in Don Quijote ile romanı keşfedip keşfetmediği hususunun tartışılabilir olduğunu, ama romanın bir yazar için en kışkırtıcı iki yönünü keşfettiğini iddia eder. Birincisi bütün tür ve dilleri kullanarak tür hegomonyasından kurtulması, ikincisi yaratıcılığın özü olan kaygıyı okurla paylaşması (sy 145) Nitekim bu arayışa okur çok etkili bir şekilde ve eser boyunca dahil edilmektedir. Don Quijote’ de parodi edilmiş türlerin bir listesinin yapılması halinde, bu listenin gerçekten de Rönesans’ ta var olan bütün türleri kapsadığının görüleceğini söylemiş Jale Parla. Bu türler şövalye romansları, epik, pastoral romanslar, yarı pastoral yarı dini romanslar, pikaresk, halk mizahı, tragedya türü ibret öyküleri, doğu öyküleri, adil yönetim risale ve öyküleri, ortaçağ ibret oyunları, Bizans romansları, popüler epik, entrika ve ihanet öyküler ve birçok tür ve tarz olarak örnekleriyle belirtilmiş. Cervantes bu türlerin çoğu ile alay etmiş, kimini ise birkaç öykülemede kullanıp terk etmiştir. Don Quijote eserinde ortaçağ ibret oyunlarına örnek ölüm meclisi arabaları serüveni (cilt II, 11), halk mizahına örnek Sancho’ nun cesetle serüveni (cilt I, 19), doğu öykülerine örnek esirin hikayesi (cilt I, 39 – 41), şövalye romansları epik örneği müthiş ganimet Mambrino’ nun tolgasının kazanılışı (cilt I, 21), tragedya türü ibret öykülerine örnek olarak ise münasebetsiz meraklı’ nın hikayesi (cilt I, 33-35) verilebilir. Bu türlerin daha niceleri Cervantes’ in eserinde fazlasıyla mevcuttur. Jale Parla “Ama Cervantes’ in projesi bundan ibaret olsaydı, Don Quijote renkli bir kolaj olmaktan öteye geçemeyebilirdi” (sy 57) diyerek kitabın yazıldığı günden beri gerek yazarlar gerekse de felsefecilere sonsuz bir ilham kaynağı olduğunu, tekrar tekrar yorumlandığını hatırlatıyor. Böyle bir etkinin sadece türlerin birarada toparlanması ile değil, türler arasında bir diyaloğun oluşturulması ile başarıldığını belirtiliyor. Bu türlerin her biri eserde diğerinin farkında olarak yer alır diyor Jale Parla ve bunu belirtirken verdiği örnekte romans türünden bir kahraman olan Dorothea, romansın diliyle konuşurken, hitap ettiği çoban pastoralin diliyle, hancının ise günlük dille yanıtladığı görülüyor. Kişilerin diyaloğu kadar türlerin de diyaloğu sözkonusudur. Roman türünün bütün diğer türler gibi olmadığı, diğer yazın türlerinin sınırlarını zorlayan, onları açık eden bir tarz olduğundan bahsediliyor. Bu nedenle Jale Parla’ ya göre :“Don Quijote de basit bir parodi ya da parodistik hiciv değildir. Bütün Rönesans türleriyle diyaloğa girmiş, Rönesans’ taki tür sınıflandırma ve hiyerarşisini bozmak üzere karşısına almış bir tarzdır.” (sy 58) Cervantes’ in asıl başarısı, yaşamı ve düşgücünü ‘anların’ egemenliğinden kurtaran bir ‘yaratıcılık’ eylemi gerçekleştirmiş olmasındandır. Zaman kavramı eserde başarıyla yok edilmiştir. Türler parodisinin en anlam kazandığı nokta budur. Metnin durdurulduğu bölümde ikinci anlatıcı (yani kopyalayan yazar) artık tipik bir okurdur. “Bu öykünün devamının kaybolmuş olması beni çok üzdü” cümlesiyle başlayan kısımda görüldüğü üzere (cilt I, 9) bu kesintiden sonra yazar iradeli bir şekilde okur ile buluşmuştur. Hem gerçek yaşam zamanı, hem anlatı zamanı durur ve üçüncü bir zaman olan öykülerin sonsuzlukta süreceği bir zaman başlar. Eser sadece bir hiciv olmaktan çıkar ve geniş bir anlatı ve öyküler şölenine bürünür. “Kayıp metinler, birer anlatı metonimisi olarak yazar ve okur arasındaki kontratın her an değişebileceğini haber veren noktalar, hayale dayalı kontratların bağlayıcı olamayacağının temsil edildiği boşluklardır. Okura şunu hatırlatırlar : elindeki yalnız bir anlatıdır, bu yazarın yazmış olduğu bir anlatı. Ama bundan başka yazılmış ve yazılacak sayısız anlatı vardır. Ve elinde tuttuğun kitap, geçmişteki ve gelecekteki bütün anlatıların herbirinin üzerine vuracak gölgesiyle, değişmeye gebe bir kitaptır. Bu kitap son kitap olmadığı gibi, hiçbir okuma da son okuma değildir. “ diyerek Jale Parla 1600 lü yıllardan bugüne edebiyat dünyasını dalga dalga etkileyen bu önemli yaratıcılığa vurgu yapmıştır. (sy 62) Parla yapıtında, roman türünün fazlasıyla okur kollayan bir tür olmasını, ilk romancıların okur kitlesinin okuma düzeyini, yorum yeteneğini, kitap alma eğilimlerini, kestirmelerinin zor olmasına da bağlıyor (sy 135). Don Quijote bir yandan olayların birbirini izlediği, kendi çağına da göndermeler yapan, daha geleneksel bir anlatı olarak sürerken, diğer yandan da tümüyle içine kapanıp kendi yazılışını izlettiren oyunlar oynayarak bir üstkurmaca olma özelliğini gerçekleştirir. Bunun gerçekleştiği en çarpıcı yer, Sanson Carasco’ nun Sancho ve Don Quijote’ a kendileri hakkında çıkan kitabı anlattığı dördüncü bölümdür. İkinci kitapta anlatı öylesine içine kapanır ki zaman kavramı tümüyle kaybolur. İlk romancıların bu nedenle kendilerini okur yazar diyaloğunun Cervantik çekiciliğine kaptırmakta gecikmediklerinden bahseder Jale Parla (sy 133). Anlamı üreten taraf okurdur ve yazar bunun bilincindedir. Ülkemizde Don Kişot bir çılgının maceralarından oluşan komik bir çocuk romanı olarak algılanırken, dünyada öğütlenen Cervantes’ in bu çok katmanlı eserinin yaşamda üç kere okunması gerektiğidir : Kahkahaların dudaklardan fırlamaya hazır olduğu gençlikte, mantığın hakim olduğu orta yaşta ve felsefenin her şeyin önüne geçip de derin derin düşünmeye başladığınız ihtiyarlıkta. Her seferinde keşfedilecek katman başka bir diğerinden derinde olacaktır. Kaynak : Jale Parla, Don Kişot’tan Bugüne Roman, İletişim, Istanbul 2009

Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page